NESAİ SÜNEN-İ KÜBRA

Bablar    Konular    Numaralar

KİTABU’L-İLİM

<< 1666 >>

الرحلة في طلب العلم

5- İlim Talep Etme Yolunda Seyahat

 

أنبأ أحمد بن سليمان قال ثنا عبيد الله بن موسى قال أنبأ إسرائيل عن أبي إسحاق عن سعيد بن جبير عن بن عباس قال حدثني أبي بن كعب أنه سمع رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول رحمة الله علينا وعلى موسى لولا أنه عجل واستحيا وأخذته ذمامة من صاحبه فقال إن سألتك عن شيء بعدها فلا تصاحبني لرأي من صاحبه عجبا قال وكان النبي صلى الله عليه وسلم إذا ذكر نبيا من الأنبياء بدأ بنفسه فقال رحمة الله علينا وعلى أخي صالح رحمة الله علينا وعلى أخي عاد ثم قال إن موسى صلى الله عليه وسلم بينما هو يخطب قومه ذات يوم إذ قال لهم ما في الأرض أعلم مني فأوحى الله إليه أن في الأرض من هو أعلم منك وآية ذلك أن تزود حوتا مالحا فإذا فقدته فهو حيث فقدته فانطلق هو وفتاه حتى بلغ المكان الذي أمروا به فلما انتهوا إلى الصخرة انطلق موسى صلى الله عليه وسلم يطلب ووضع فتاه الحوت على الصخرة فاضطرب فاتخذ سبيله في البحر سربا فقال فتاه إذا جاء نبي الله صلى الله عليه وسلم حدثته فأنساه الشيطان فانطلقا فأصابهما ما يصيب المسافر من النصب والكلال ولم يكن يصيبه ما يصيب المسافر من النصب والكلال حتى جاز ما أمر به قال موسى لفتاه آتنا غداءنا لقد لقينا من سفرنا هذا نصبا فقال له فتاه يا نبي الله أرأيت إذا أوينا إلى الصخرة فإني نسيت الحوت أن أحدثك وما أنسانيه إلا الشيطان أن أذكره واتخذ سبيله في البحر عجبا قال ذلك ما كنا نبغي فرجعا على آثارهما قصصا يقصان الأثر حتى انتهيا إلى الصخرة فأطاف بها موسى فإذا هو متسج ثوبا فسلم فرفع رأسه فقال من أنت فقال موسى قال من موسى قال موسى بني إسرائيل قال فما لك قال أخبرت أن عندك علما فأردت أن أصحبك قال إنك لن تستطيع معي صبرا قال ستجدني إن شاء الله صابرا ولا أعصي لك أمرا قال كيف تصبر على ما لم تحط به خبرا قال قد أمرت أن أفعله ستجدني إن شاء الله صابرا قال فإن اتبعتني فلا تسألني عن شيء حتى أحدث لك منه ذكرا فانطلقا حتى إذا ركبا في السفينة فخرج من كان فيها وتخلف ليخرقها فقال له موسى أتخرقها لتغرق أهلها لقد جئت شيئا أمرا قال ألم أقل إنك لن تستطيع معي صبرا قال لا تؤاخذني بما نسيت ولا ترهقني من أمري عسرا فانطلقا حتى إذا أتوا على غلمان يلعبون على ساحل البحر فيهم غلام ليس في الغلمان أحسن منه ولا أنظف منه فقتله فنفر موسى صلى الله عليه وسلم عند ذلك وقال قتلت نفسا زكية بغير نفس لقد جئت شيئا نكرا قال ألم أقل لك أنك لن تستطيع معي صبرا قال فأخذته ذمامة من صاحبه واستحيا وقال إن سألتك عن شيء بعدها فلا تصاحبني قد بلغت من لدني عذرا فانطلقا حتى إذا أتيا أهل قرية لئام وقد أصاب موسى جهد فلم يضيفوهما فوجدا فيها جدارا يريد أن ينقض فأقامه فقال له موسى مما نزل به من الجهد لو شئت لاتخذت عليه أجرا قال هذا فراق بيني وبينك فأخذ موسى بطرف ثوبه فقال حدثني فقال أما السفينة فكانت لمساكين يعملون في البحر وكان وراءهم ملك يأخذ كل سفينة غصبا فإذا مر عليها فرآها منخرقة تركها ورقعها أهلها بقطعة خشبة فانتفعوا بها وأما الغلام فإنه كان طبع يوم طبع كافرا وكان قد ألقى عليه محبة من أبويه ولو عصياه شيئا لأرهقهما طغيانا وكفرا فأردنا أن يبدلهما ربهما خيرا منه زكاة وأقرب رحما فوقع أبوه على أمه فولدت خيرا منه زكاة وأقرب رحما وأما الجدار فكان لغلامين يتيمين في المدينة وكان تحته كنز لهما وكان أبوهما صالحا فأراد ربك أن يبلغا أشدهما ويستخرجا كنزهما رحمة من ربك وما فعلته عن أمري ذلك تأويل ما لم تستطع عليه صبرا

 

[-: 5813 :-] Ubey b. Ka'b anlatıyor: Resalullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in: ''Allah'ın rahmeti bizim ve Musa'nın üzerine olsun. Yol arkadaşına: '' ... Eğer bundan sonra sana bir şey sorarsam bana arkadaş olma ... '' (Kehf 76) dediği zaman şayet acele etmeseydi, sabırlı olup arkadaşının kınamasından çekinseydi ondan daha çok acaip şeyler görürdü" buyurduğunu işittim. Allah Resaıü (sallallahu aleyhi ve sellem) peygamberlerden birini anacağı zaman ilk önce kendi ismini anar ve: ''Allah bize ve kardeşim Salih'e merhamet etsin. Allah bize ve kardeşim Hud'a merhamet etsin" derdi.

 

Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) devamında şöyle anlattı: "Bir gün Musa bir topluluğa konuşurken onlara: ''Yeryüzünde benden daha alim olan biri yoktur'' dedi. Bunun üzerine Yüce Allah Musa'ya, yeryüzünde kendisinden daha alim birinin bulunduğunu, bunu görmesi için de azık olarak yanına tuzlu bir balık alıp yola çıkmasını ve balığı kaybettiği yerde o alim kişiyi bulacağını vahyetti. Musa, hizmetçisini de yanına alarak yola çıktı ve Allah'ın kendisine bildirdiği mekana kadar geldi. Oradaki büyükçe bir kayanın yanına vardıkları zaman Musa etrafta dolaşmaya çıktı. Hizmetçisi de balığı kayanın üzerine bıraktı. Ancak balık kayanın üzerine konulunca hareket etmeye başladı ve denize atladı. Bir kemer gibi açılan suyun içinde de yolunu tutup gitti. Hizmetçi bunu görünce:

 

''Allah'ın peygamberi döndüğü zaman bunu ona anlatacağım'' dedi, ancak Şeytan bunu ona unutturdu. Tekrar yola koyuldular ve her yolcu gibi sonunda yorgun ve bitkin düştüler. Oysa Musa, Yüce Allah'ın gitmesini emrettiği o yere gelene dek hiç yorulmamıştı.

 

Musa hizmetçisine: ''Öğle yemeğimizi getir de yiyelim, zira bu yolculuğumuzda pek yorgun düştük'' deyince, hizmetçisi: ''Ey Allah'ın Peygamberi! Kayanın yanına geldiğimiz zaman balığa bir şeyoldu, sana anlatacaktım ama unuttum. Onu bana unutturan da şeytandan başkası değil. Balık şaşılacak bir şekilde denizde yolunu tutup gitti'' karşılığını verdi. Musa:

 

''Bizim aradığımız yer de orasıydı zaten!'' dedi. Geldikleri yolu, izlerini takip ede ede geri döndüler. O kayanın yanına vardıklarında Musa kayanın etrafında dolandı. Söz konusu kişiyi de giysilerine bürünmüş bir şekilde gördü. Musa ona selam verince başını kaldırıp:

 

''Sen kimsin?'' diye sordu. Musa: ''Ben Musa'yım'' deyince, adam: ''Hangi Musa?'' diye sordu. Musa: ''İsrail oğullarının Musa'sıyım!'' karşılığını verdi. Adam: ''Ne istiyorsun?'' diye sorunca, Musa: ''Sende bir ilmin olduğu bana bildirildi, bu yüzden yoldaşın olmak istiyorum'' karşılığını verdi. Adam: ''Ama benim yanımda sabredemezsin'' deyince, Musa: ''İnşallah beni sabırlı bulacaksın ve senin hiçbir emrine karşı gelmeyeceğim'' karşılığını verdi. Adam: ''Bilgice kavrayamadığın bir şeye nasıl dayanabilirsin?'' deyince, Musa: ''Bunu yapmam emredildi ve inşaallah beni de sabırlı bulacaksın'' karşılığını verdi. Adam da: ''Benimle birlikte geleceksen, sana anlatmadıktan sonra bana hiçbir şeyi sormayacaksın'' dedi ve birlikte yola koyuldular.

 

Bir yerde gemiye bindiler. Herkes gemiye binince adam gemiyi delmek için geride kaldı. Musa: ''Gemiyi içindekileri boğmak için mi deldin? Doğrusu şaşılacak bir şey yaptın'' deyince, adam: ''Ben sana yaptığım işlere dayanamazsın demedim mi?'' karşılığını verdi. Bunun üzerine Musa: ''Unuttuğum için bana çıkışma, gücümün yetmediği şeyden beni sorumlu tutma'' dedi. Gemiden indikten sonra sahilde oynayan çocuklarla karşılaştılar. İçlerinde diğerlerinden daha güzel ve daha temiz olan bir çocuğu adam tutup öldürdü. Musa hemen parlayıp: ''Bir cana karşılık olmaksızın masum bir cana mı kıydın? Doğrusu pek kötü bir şey yaptın'' diye çıkıştı. Adam ise: ''Ben sana, yaptığım işlere dayanamazsın demedim mi?'' şeklinde karşılık verdi. Orada Musa arkadaşının karşısında mahçup oldu ve: ''Bundan sonra sana bir şey sorarsam bana arkadaş olma, o zaman benim tarafımdan mazur sayılırsın'' dedi.

 

Tekrar yola düşüp ahalisi pek kötü olan bir kasabaya vardılar. Musa yorgun ve açtı ancak kasaba ahalisi onları misafir edip ağırlamadı. Orada adam, yıkılmak üzere olan bir duvar görünce onu onarıp düzeltti. Musa açlığının da verdiği yorgunlukla ona: ''İstersen duvarı onarmana karşılık onlardan ücret alabilirsin'' deyince, adam: ''Artık ayrılmamızın zamanı geldi'' karşılığını verdi. Musa adamın giysisinden tuttu ve: ''Bana yaptıklarının sebebini anlat'' dedi. Adam şöyle anlattı:

 

''Gemi denizde çalışan yoksul birilerine aitti. Denizde ise sağlam gemilere el koyan zalim bir hükümdar vardı. Bu hükümdar gemiye gelip delinmiş olduğunu görünce bırakıp almadı. Gemi sahipleri de bir tahta parçasıyla onu onarıp yine işlerine devam ettiler.

 

Öldürdüğüm çocuğa gelince, çocuğun kafir bir tabiatı vardı. Anne babası da onu çok seviyorlardı. (Büyüdüğünde) ona karşı gelmeleri halinde çocuk onları küfre ve inkara sürükleyecekti. Rableri de o çocuktan daha temiz ve onlara daha çok merhamet eden birini vermeyi diledi. Babası annesiyle yine birlikte olunca ölen çocuktan daha temiz ve onlara daha fazla merhamet gösteren bir çocukları oldu.

 

Duvarı yıkılmak üzere olan ev de kasabada yetim olan iki çocuğa aitti. Duvarın altında da onlara ait bir define vardı. Babaları da salih bir adamdı. Rabbin onlara merhamet edip onların genç yaşa geldiklerinde o defineyi çıkarmalarını diledi. Tüm bunları da ben kendi görüşümle yapmış değilim. İşte gördüğünde dayanamadığın olayların hakikati budur.'' "

 

11244, 11245, 11246 ile 11247. hadislerde tekrar gelecektir. - Tuhfe: 39 .

 

Diğer tahric: Hadisi Buhari (74, 78, 122, 2267, 2728, 3278, 3400, 3401, 4725, 4727, 6672, 7478), Müslim 2380 (171, 172, 173, 174), Ebu Davud (4707), Tirmizi (3139), Ahmed, Müsned (21109) ve İbn Hibban (102) rivayet etmişlerdir.

 

 

الرحلة في المسألة النازلة

6- Bir Meseleyi Açığa Çıkarmak için Seyahat

 

أنبأ إسحاق بن إبراهيم قال أنبأ عيسى بن يونس قال حدثني عمر بن سعيد بن أبي حسين عن بن أبي مليكة عن عقبة بن الحارث أنه تزوج ابنة أبي إهاب فجاءت امرأة من أهل مكة صبيحة ملكها فقالت قد أرضعتكما فسألت أهل الجارية فأنكروا ذلك فركبت إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم وهو بالمدينة فذكرت ذلك له قلت يا رسول الله قد سألت أهل الجارية فأنكروا ذلك قال رسول الله صلى الله عليه وسلم كيف وقد قيل كيف وقد قيل ففارقها ونكحت غيره

 

[-: 5814 :-] Ukbe b. el-Haris anlatıyor: Ebu ihab'ın kızıyla evlendim. Gerdek gecesinin sabahında Mekke ahalisinden bir kadın gelip bize:

 

"Siz sütkardeşsiniz çünkü ben her ikinizi de emzirmiştim" dedi. Evlendiğim kızın ailesine bunu sordum ama öyle bir şeyin olmadığını söylediler. Bunun üzerine yola çıkıp Medine'de bulunan Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in yanına gittim. Durumu anlattım ve: "Ya Resulallah! Karımın ailesine bunu sordum, ama öyle bir şeyin olmadığını söylediler" dedim. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem):

 

"Kadın bunu dedikten sonra mı? Kadın bunu dediği halde sen hala onunla beraber misin?" karşılığını verince ondan ayrılıp başkasıyla evlendim.

 

Tuhfe: 9905.

 

5460. hadiste tahrici yapıldı.